23 Eylül 2008 Salı

dakika 90+4, gol dostoyevski


"... iki kere iki dört çekilmez bir şey. İki kere iki dört, bana sorarsanız, bir küstahlıktır. İki kere iki dört ellerini böğrüne dayayarak yolumuzu kesen, sağa sola tükürük atan bir külhanbeyinin ta kendisidir. İki kere iki dördün yetkinliğine inanırım, ama en çok övülmeye değer bi şey varsa, o da iki kere ikinin beş etmesidir."

Fyodor Mihailovic Dostoyevski

Yeraltından Notlar.

bob marley


Dünya üzerindeki tüm insanların, dolayısıyla tüm müzik zevklerinin üzerinde uzlaşabileceği müzik türünün "klasik müzik" olduğu kocaman bir yalandır.
Eğer ille de böyle bir şey var derseniz, o müzik Robert Nesta Marley'dir.

18 Eylül 2008 Perşembe

melissa auf der maur






5 yıl kadar Hole'un basçılığını yapan, D'arcy'nin ayrılığı sonrası Machina turnesinde The Smashing Pumpkins ile beraber sahneye çıkan profesyonel olarak portre fotoğrafçılığı yapan Kanadalı bayan...

Bir rock grubunda bas gitar çalan fotoğrafçı bir bayandan daha çekici ne ola ki bu dünyada a dostlar?

the smashing pumpkins ilk günlerinde...


Nerede o kasıp kavuran karizmaları? Zamanında ne haldeymiş babalar... Kellikten çok ekmek yiyen Corgan'a bak: ptühh allah müstehakını vermesin!

17 Eylül 2008 Çarşamba

güle güle rick wright


Ölümsüz gibi gelirdi bu adamlar bana... Önce Syd gitti, şimdi de Rick... Üzüntümü tarif etmem mümkün değil. Nasıl dinleyeceğiz şimdi the great gig in the sky'ı?


11 Eylül 2008 Perşembe

ian curtis



Bırak şimdi kendini asıp sessizce siktirolup gittiğin tarihi; sen "asıl" ne zaman öldün onu söyle. Okul sıralarında mı? O kitabı okuduktan sonra mı? Babanın kurduğu üç beş saçma sapan cümleden sonra mı? İlk kez "tanınan" bir adam olarak sahneye çıktığında mı?

Yoksa aslında sen bu dünyaya hiç uğramadın bile mi? Neredeydin peki?

Şarkı sözlerini acemice sarı kağıtlara karalarken, sahnede deli deli dansederken, gözlerini sıkı sıkı kapatıp, adeta düşmemek için tutunduğun o mikrofona o uğursuz sesinle şarkılarını haykırırken, küçük kızını severken, aşık olduğunu söylediğin karını umursamadan aldatırken...

Neredeydin?

Sarı çiyan... Ayakların biraz da bu dünyaya değseydi, bir kaç yıl daha birilerini mutlu etseydin, hatta kendin de mutlu olmaya çabalasaydın ne olurdu?

İyi bok yedin koçum. İyi bok yedin. Hiç mi korkmadın o sallanan ipe son kez bakarken? Hiç mi düşünmedin başkalarının omuzlarına yükleyeceğin o ağır yükü?

Aferin aslanım. Aferin...