20 Ağustos 2014 Çarşamba

bir ay süren 2014 backpacking hadisesinin özeti

Merhaba (Yasu - Ciao - Hola - Dia Duit - Hi)

Catania’nın ara sokaklarındaki balık halinde şarap içerek başladığım seyahat, Edinburgh’un kıç donduran soğuğunda cep viskimi diplememle son buldu.

Uzun seyahatimde, internet erişimimin kısıtlı olduğu son on gün içinde iki haber aldım; sadece iki haber. Robin Williams, balıkçı kralım, bir sabah kalktı ve evrenin her gün her birimize bıkmadan usanmadan sorduğu o soruya, “yaşamaya devam etmek istiyor musunuz?” sorusuna, ilk kez içten bir şekilde “hayır” dedi. Sonra Süleyman Abim, fitbolün beyefendi yıllarından kalan o son afilli adam, çocukluğumun Beşiktaşının arkasındaki o kolormatik gözlüklü sustalı bıyıklı abi “benden bu kadar” dedi… Ülkeye
epey buruk döndüm.

Yolculuğum boyunca cataina-taormina-cefalu-palermo-cagliari-alghero-samos-naxos-mikanos-londra-dublin-edinburgh hattını fotoğraf çekip içki içerek, yerel halkla muhabbeti kurup gülerek, ama en çok da mutlu olarak geçirdim. Bunun için şükür edilecekse şükür ederiz. O bizim bileceğimiz iş.

Gelelim satır başlarına:

Sicilya’ya bir hafta yetmedi; tadı damağımda kaldı. İnsanları on numara. Müthiş bir kültür. Tekrar gidilecek. Anlatacak çok şey, yüklenecek çok fotoğraf var. Ulan yazarken bile gülümsüyorum.

Sardinya, Sicilya sonrası biraz üzdü. Katalan kökenli bu adanın insanlarını pek sevmedim. Ama sahilleri doğası on numara. Güzel anılar bıraktı neticede.

Samos, pek sevdiğim Yunan komşularımın toprağına ilk adım atışım. 39 derecede içtiğim uzo ve sonrasında katettiğim şahane Vathi-Karlovasi rotası ile hatırlayacağım.

Mikanos mide bulandırdı, “turiste hayır” dedirtti; ama o güzel sokakları işi kurtardı biraz. Ya lan, ben… neyse…

Naxos, leş ergen turistlere maruz kalmadan yerel yunan kültürünü doya doya yaşadığım cennet. Harika bir ada; Cyclades’i tekrar ziyaret edecek olma nedenim. Kastro’nun tavernasındaki o yemekler, plaka plajı, kaybolup durduğumuz o güzel sokaklar… Yamas vre komşi. Bu arada Yunanistan’ın genel olarak balık mutfağından pek memnun kalmadığımı söylemem gerek. Biz daha kıralını yapıyoruz. Bir de insanlarından çok şey bekledim sanırım; o arzuladığım bağı kuramadım bir türlü. Sicilyalılar ve İrlandalılar en gözde iki halkım halihazırda.

Dublin… Boş verelim Dublin’i şimdi İrlandalılardan bahsedelim; İrlandalılar deli. Ama böyle tam tadında deliler. Şahane barları var, O’Hara’s adında bir biraları var ki ömrümde içtiğim en lezzetli ale. Guinness falan hava civa yanında. Kırsalı şahane. Müthiş doğa.

Londra, dolu dolu aksiyonla ölümüne yorularak gezdiğimiz lanet kalabalık büyük şehir… Kral Lear ile, Blues Kitchen’daki harika New Orleans Blues’u ile, Camden ile, sıcak ale biraları ile hatırlayacağım seni.

Edinburgh hayatımda gezdiğim en değişik şehirlerden biri olabilir. Bence o karanlık o eski sokaklarda, o korkunç geçitlerde hala Mr.Hyde dolaşıyor. Valla bak. Bir de çok soğuk lan ağustos ayında 7 derece mi olur adam mı yiyonuz.

Ve İskoç Highland’leri… Tarifi na-mümkün doğa cenneti. Of of of. Bir daha üç of.
Dur ben gidip şu fotoğraflara bir daha bakayım.

Selametle


Not: Her şehir hakkında detaylı gönderilerde bulunacağız


12 Temmuz 2014 Cumartesi

yeni başlayanlar için backpacking - çantayı dolduruyoruz


Ucuz uçak biletini kıstırdık, bu noktada ryanir gibi ucuz hava yollarının sadece 10 kg kabin bagajına izin verdiğini ve fazlasını kabine almayarak neredeyse bilet fiyatı kadar ücret talep ettiğini unutmadık, kalacak yeri ayarladık. Gideceğimiz yerler hakkında fevkalade bilgilere sahibiz. Sabırsızız, heyecanlıyız. Öyleyse çantamızı hazırlamamızın vakti geldi.

Yanımıza alacağımız eşyaların adedi, seyahatimizin uzunluğu ile doğru orantılı gibi gözüküyor olabilir; ama benim bu konu hakkında bir sınırım var: bir hafta sınırı. Çıktığım seyahatin süresine aldırmam; 10 gün, 3 hafta, iki ay hiç önemli değil. Yanıma beni bir hafta idare edecek kadar giysi alırım.

Çünkü bir noktadan sonra eliniz mahkum bir şeylerinizi yıkamak zorunda kalacaksınız. O yüzden o "bir şeyler" mümkün olduğunca az olsun ki, hem çantamın içindeki hacim rahatlasın hem de dolayısıyla yüküm azalsın. Yani iki aylık bir backpacking turu için yanınıza 30 don 40 çorap almak ne kadar mantıklıdır? Ya da çantanızın yarısını dört kazakla doldurmak?

Bir diğer önemli husus: yedek. Yedek ayakkabı, yedek terlik, yedek armut gibi saplantılardan uzak durun. Acil durumlarda bir şeyleri oradan da temin edebileceğinizi unutmayın.

Kış seyahati için tüyolar:

. Kalın kazaklar vs giyeceğinize ince ve kat kat giyinin. Böylece yükünüzü inanılmaz hafifletebilirsiniz. Termal bir içlik, üzerine tişört, üzerine gömlek ve montla Amsterdam'ın o yaman Atlantik ayazında güle oynaya gezdiğimi bilirim. 

. Yağmurluk taşıyın.

. Ayakkabılarınız mutlaka ama mutlaka gore-tex yani su geçirmez olsun ki üşütüp gavur illerinde gebermeyin.

Hazırlık örneğini çadırlı bir yaz seyahati üzerinden vereceğim için bu  kış tüyolarını eklemek istedim. 

Şimdi Sicilya ve Sardinya'da fink atacağım seyahat öncesi hazırlıklarımı birebir paylaşmak istiyorum. 

Kişisel bakım ve sağlık

Hava yolları kabin kuralları gereği her biri maksimum 100 ml olan roll-on, sinek savar (ki bu yanıcı bunu hayatta almazlar), güneş südü :] , diş macunu ve şampuanımıza tırnak makası, diş fırçası ve diş ipimizi ekliyoruz.





Fucidin: Enfeksiyon durumları için yüzeysel antibiyotik.
Pentenol: Pişik, küçük açık yara ve güneş yanığı gibi meselelere kesin çözüm.
Stilex: Sinek böcek sokması gibi alerjik durumlar için.
Meteospazmil: Mide, bağırsak spazmlarına bire bir.
Alka-Seltzer: Hafif baş ve mide ağrısına iyi gelir. Akşamdan kalmaya son :]
Yara bandı: Buna bir tanım yaparsam kendimi pencereden aşağıya atarım.




Bunları şöyle güzelce kilitli poşetlere dolduruyoruz ki işgüzar hava alanı güvenliğine kafa atmayalım. Ayrıca kolay ulaşılabilecek bir yerde olsunlar ki kontrol etmek istediklerinde kan ter içinde kalmayalım.




Kamp malzemeleri

Ucuz ama kolay kurulup toplanan bir çadır: Quechua'nın arabesk isimli ürünü ARPENAZ 2'sini tercih ettim. Çok kısa sürede hazır hale gelebiliyor.
Mat: En ucuzundan
Yastık: Bi' arkadaştan. Bu boyutta kullanılabildiği gibi içindeki elyafın altına kıyafetler sokuşturularak büyük bir yastık haline gelebiliyor.
Matara: Lüzumlu bir araç.
Mikro fiber havlu: Az yer kaplıyor, çok çabuk kuruyor.
Fener: Karaköy'den. Asılıp tepe lambası olarak da kullanılabiliyor. Yedek pillerle.
İp: Mühim.
Çakı: Temsilidir, oradan temin edeceğim.
Kilit: Bulunsun. Bazı hostellerin dolaplarında bulunmayabiliyor.
Çengelimsi şey: Bulunsun.
Deniz gözlüğü: E tabi.
Uyku tulumu: Mat üzerine sermelik, yazlık yani elyaftan. Fotoda yok.




Günlük Eşyalar

Bunları, yanınızda ayrıca taşıyacağınız günlük bir çanta içinde bulunduracaksınız. O koca sırt çantanız ile gezmeyeceksiniz şehri neticee.

Fotoğraf makineniz, paranız, defteriniz, kaleminiz, pasaportunuz, gözlüğünüz, mataranız, vivident reklamı vs hep burada ve yanınızda olacak.





Kıyafetler

Şimdi burada donumun atletimin fotoğraflarını paylaşacak değilim; o yüzden rakam vererek geçiştirmek istiyorum.

5 çorap, 5 iç çamaşırı, 6 tişört, 2 şort, 1 deniz şortu, 1 eşofman/aşortman altı, 1 uzun kollu üst ve terlik. Bunlar o kadar az yer tutuyor ki. İşte yaz bu yüzden güzel...

Tüm bunları nasıl yerleştirmeli?

Önem ve kullanım sırasına göre. Fermuar çantamın alt tarafında olduğu için ona yakın bölümleri ilk etapta kullanacağım ya da önemli olabilecek eşyalara ayıracağım: fotoğraf makinesi, mikrofiber havlu, terlik ve tişört. Onların üzerine iç çamaşırları çoraplar, şortlar. En üste eşofman altı, yastık, uzun kollu ve uyku tulumu.

Çadır ve mat çantanın altındaki ve yanındaki kayışlara tutturulmuş olacak.


Kişisel bakım ve sağlık malzemeleri kolay ulaşabileceğim üst ceplerden birinde; diğerinde de günlük çantam ve içindekiler olacak.

Şimdilik bu kadar. 





yeni başlayanlar için backpacking - çanta seçimi

Bence yoldayken, planlı olmaktan sonra sahip olmanız gereken en önemli unsur konfor. Ve o konforu size sırt çantanız verecek.

Çanta seçiminizde iki meseleyi göz önünde bulundurmanız gerekiyor: seyahatin uzunluğu ve mevsim. Her ikisi de doğrudan çantanızın hacmini (litre) belirliyor. Örneğin kışın ihtiyacınız olacak giysiler çok daha fazla yer kaplar ya da uzun seyahatlerde daha fazla yedek kıyafete ihtiyaç duyarsınız vs

Bence yaz-ilk bahar için 25-30lt, kış için de 30-50lt arası ideal. Ben çantanın mümkün olduğunca küçük olmasından yanayım; hem daha kolay hakim oluyorsunuz hem de Ryaniar gibi ucuz hava yolu şirketleri uçuşlarında kabine alırken zorluk çekmiyorsunuz.

Peki hangi marka? İyi bir marka. Paraya kıyıp alacaksınız aga.

Çantanızı alırken kendinize bir yol arkadaşı seçtiğinizi unutmayın. Sorunsuz, size farklı çözümler sunan (tabire gel), dayanıklı ve çok uzun yıllar birlikte olacağınız bir yol arkadaşı seçmelisiniz. Bunları da size North Face, Deuter, Columbia, Jack Wolfskin, Karrimor ve Millet gibi markalar sunuyor.

Fermuarlı mı, üstten büzmeli mi? (bu çanta cinsinin tam tanımı bu mu bilmiyorum)

Her ikisinin de kendisine göre artıları eksileri var;  fermuarlılarda aradığınızı bulmak ve yerleştirmek çok daha kolay; üstten büzmeliler ise "tepme" yöntemiyle çok daha fazla eşya alabiliyor. Ama en iyisi ortadan ya da alttan fermuar ile erişim sağlayan üstten büzmeliler.

Şimdi, dünyanın en kötü fotoğrafında, benim çantalarımı göreceksiniz.


Sağdaki North Face 28lt ve fermuarlı. Bu çanta ile kesintisiz 2 aya yakın yurt dışında gezdim. Seviyeli bir birlikteliğimiz oldu. Taş gibi çanta; hala kısa gezilerimde kullanıyorum. Şimdi madde madde özelliklerini inceleyelim.

a:  Fermuarlı. Bu kadar.
b: Önünde birbiriyle çakışmayan iki ayrı göz var. Kullanışlı.
c: Çantayı yan tutmak durumunda kaldığınızda size yardımcı olan sert lastik tutamaçlar.
d: Çantanın altındaki kayışlar sayesinde mont ya da matınızı rahatça altına iliştirebiliyorsunuz.
e: Suluk vs için yan fileler.

Soldaki üstten büzmeli Deuter 38lt; ama üst ve yanlardaki payları çözünce 43lt'ye çıkıyor. Yeni çantam. Kendisinden umutluyum.

a: Alt tarafındaki fermuarlı girişle çanta içindeki eşyalara kolay ulaşabiliyorsunuz. Hatta burası diğer bölümden soyutlanarak tamamen ayrı bir göz olarak da kullanılabiliyor.
b: Ön tarafta defter harita vs koymak için bir göz var.
c: Suluk vs için yan fileler.
d/e: Çantanın kapak kısmı biri içeriden biri dışarıdan ulaşılabilen iki göze sahip.

Çantaları bir de arkadan görelim: 



Gördüğünüz gibi North Face "konfor hususunda ben biraz sıkıntılıyım genç" diyor ki bununla ilgili acı tecrübelerim var. Bir kere sırtınız çılgınca terliyor. Çanta ağırlaştıkşa kayışlar rahatsızlık veriyor.

Gelelim Deuter'e.

a: Kayışları inanılmaz rahat ve yumuşak; 
b: Her yönden istediğiniz gibi gevşetilip sıkılabiliyor.
c: Çanta ile sırtınız temas etmesin diye kavisli alüminyum bir iskelet üzerine file kullanmışlar. Sırtınız bu filede oluyor ve aradaki hava boşluğu ile terlemeyi en aza indirmişler.
d: Sağlam ve ergonomik bel desteği ile sırtınızdaki ağırlığı hissetmiyorsunuz bile. Sağa sola eğildiğinizde sizinle birlikte dönerek üzerinizdeki baskıyı azaltıyor. 

Buradan hareket ederek ideal çantamızın özelliklerini özetlemek istiyorum:

Kaliteli bir marka.
40-45lt
Hem fermuarlı hem büzmeli
Sırt bölgesi fileli
Kullanışlı birden fazla ekstra göz.
Renk mevzusu: doğa sporu yapıyorsanız mümkün olduğunca dikkat çekici renklerde. Turistik geziler için mümkün olduğunca az dikkat çeken renkler.


Sonraki bölüm: çantayı dolduruyoruz




11 Temmuz 2014 Cuma

yeni başlayanlar için backpacking



Backpacking denen "fenomen"


Yaklaşık 2.5 yıldır her fırsatta ve sık sık o fırsatları yaratarak sırt çantamla yurt dışına seyahat ediyorum. Çektiğim yüzlerce fotoğraf, bir dolu anı notu öylece duruyor bir köşede. Hemen her şey hakkında her mecrada bir şeyler karalayan ben, nedendir bilmem, bu konuda bir türlü yazamıyorum. Sanırım eylemin kendisine öyle çok değer veriyorum ki o eylemle ilgili bir iki kelam etmek dahi önemsizmiş gibi geliyor. 

Aslında işin felsefesini de epey iyi özetliyor bu durum: çünkü bence backpacking (sırt çantasıyla seyahat) taze bir zihin ve dupduru algılarla farklı coğrafya ve kültürlerde "özgür" anılar biriktirmektir. Şu sıkıcı hayatta yaşanabilecek en eşsiz, en kafa açıcı ve özgürleştirici deneyimlerden biridir. 

Rutini kıran, rutine dönmeyi güçleştiren bir tedavi yöntemidir. İnsan hayatındaki o acı veren büyük boşlukları tedavi eder: doldurur demiyorum, tedavi eder diyorum. Çünkü bu felsefeyi benimsediğinizde o boşluklar iş ve sorumlulukların dışındaki diğer harika şeylerle doluverecektir zaten. 

Backpacking'e giriş falan yazdım başlıkta ama hani "biz bu işlerin piriyiz" gibi bir hava yaratmak istemem. Naçizane yorumlarım, saptamalarımı paylaşıyorum o kadar. 



Porto


Seyahat öncesi hazırlıklar

Şimdi backpacking yapmaya karar verdiniz; bir kere tur/paket gibi sözcüklerden uzak duracaksınız. Bu işin hamurunda özgürlük olduğu için sunulanı tüketeceğiniz bir turun herhangi bir kapitalist alışverişten farkı kalmayacaktır.

Siz okuyacaksınız, araştıracaksınız; yerel insanlarla bir arada olacak onlardan da tüyolar alarak istediğiniz gibi gezeceksiniz. Yol arkadaşlarınız sizin gibi insanlar olacak ve onlara mecbur olmayacaksınız.

Bu eylem bir macera da aynı zamanda; ama çok da plansız hesapsız olmamak lazım. Biraz ön hazırlıkla can sıkıcı pek çok durumu daha başından önlemiş oluruz. Şimdi önem sırasına göre kısa kısa ön hazırlıkları görelim:



Amsterdam



Konaklama (rahatlık sırasına göre): 

Çadır: Yaz ve bahar için tercih edebileceğimiz bu konaklama için google'a gideceğiniz şehir ile camping/camp site yazmanız yeterli; voi-la! Çadır/tulum seçimi başka yazı konusu.

http://www.hostelworld.com/ : Tek kişilik özel odalardan 12 kişilik kadın erkek karışık dorm'lara kadar her alternatifi bulabilirsiniz burada. Gideceğiniz yeri ve tarihi yazıp aratmanız yeterli. Ucuz, hatta çok ucuz bir seçenek.

Kritik nokta, önceki misafirlerin yorumlarını okumak. Location puanı yüksek yerleri tercih edin. Bazı hosteller tamamen sosyalleşme amaçlı bunlara party hostel diyorlar ve gece rahatça, gürültüsüz uyuyabileceğinizin garantisini veremiyorlar. Dediğim gibi, yorumları okuyun. 

https://www.couchsurfing.org/Erkek olduğum için ve de konaklamaya açabilecek durumda bir evim olmadığı için hiç deneyimleyemedim.

Ulaşım:

http://www.skyscanner.com.tr/ Buradan ucuz uçuşunuzu bulacaksınız. Ay ay, gidiş ya da dönüş yönünüzü boş bırakarak arama yapabiliyorsunuz. Yani, "ya ben önümüzdeki kasım bi' yerlere gideyim, ama en ucuz neresi acaba?" sorunuzun yanıtı burada. Gidiş "istanbul", varış "her yer" seçmeniz yeterli.

Seyahat edeceğiniz şehirden başka bir şehre gidecekseniz ülkenin demir yolları sitesini ziyaret edip sefer sıklıklarını kontrol edin. Demir yolları dışı alternatifler için trip advisor'da çok yararlı notlar bulabilirsiniz.

Bu arada önemli not: çoğu hava alanının çıkışında turizm ofisleri vardır; buralardan ücretsiz şehir haritası ve yine ücretsiz merkeze nasıl giderim bilgilerine ulaşabilirsiniz.

Kültür:

Neresi gezilir, ne yenir, ne yapılır; bu sorular için size iyi bir rehber olabilecek iki önemli site var:

http://www.lonelyplanet.com/  (basılı kitapları da hiç fena değildir bu arada; remzi ya da pandora.com.tr'de bulabilirsiniz)


Buradan gideceğiniz şehir/şehirler hakkında nitelikli ön bilgiler edinebilirsiniz. Sonrası size kalmış. Örneğin ben, şehrin/ülkenin tarihini okuyarak gitmeyi çok seviyorum; böylece geçtiğim her sokak gördüğüm her tarihi bina daha anlamlı oluyor.


Berlin


Sonraki bölüm: çanta seçimi




feels like...