Bırak şimdi kendini asıp sessizce siktirolup gittiğin tarihi; sen "asıl" ne zaman öldün onu söyle. Okul sıralarında mı? O kitabı okuduktan sonra mı? Babanın kurduğu üç beş saçma sapan cümleden sonra mı? İlk kez "tanınan" bir adam olarak sahneye çıktığında mı?
Yoksa aslında sen bu dünyaya hiç uğramadın bile mi? Neredeydin peki?
Şarkı sözlerini acemice sarı kağıtlara karalarken, sahnede deli deli dansederken, gözlerini sıkı sıkı kapatıp, adeta düşmemek için tutunduğun o mikrofona o uğursuz sesinle şarkılarını haykırırken, küçük kızını severken, aşık olduğunu söylediğin karını umursamadan aldatırken...
Neredeydin?
Sarı çiyan... Ayakların biraz da bu dünyaya değseydi, bir kaç yıl daha birilerini mutlu etseydin, hatta kendin de mutlu olmaya çabalasaydın ne olurdu?
İyi bok yedin koçum. İyi bok yedin. Hiç mi korkmadın o sallanan ipe son kez bakarken? Hiç mi düşünmedin başkalarının omuzlarına yükleyeceğin o ağır yükü?
Aferin aslanım. Aferin...