Hakan Günday....
Yazar. Kinyas ve Kayra, Piç, Malafa gibi romanları var. Kendisi "türk yeraltı edebiyatının en büyük ismi" olarak addedilir. (addedenlere önemli not: siktir olup gidin, çay koyun)
33 yaşındadır. Öğrenim hayatını Evropa'da geçirecek kadar hali vakti yerindedir. Zamanı boldur. Hayatta kalmak için, hayatı boyunca çalışmak zorunda değildir. Barındığı evin kirasını ödeyebilmek için boktan bir şirkette kravat takarak oturmak zorunda değildir. Hatta yazar olmak zorunda da değildir. Hiçbir şey yapmadan öylece dursa dahi rahat rahat hayatta kalabilir. Ama o yazar olmuştur; çünkü dediğim gibi vakti boldur. Yazdıklarını basabilecek yayıncı bulma derdi de yoktur; elit kesimden olan kaynakları bunu onun için ayarlarlar. Yazar olmuştur.
Çünkü bu pozu vermek için yanıp tutuşmaktadır.
Buradan sigarayı ilk bulan güney amerikalı o hıyarağasına, siyah beyaz fotoğrafın sanat olduğunu benimseten o leica'cı üstadlara, kısık gözlerle ufka dalıp gizemli göründüğünü düşünen o ilk dallayaroya sesleniyorum! Bakın ne yaptınız! Bu medeniyete sunduklarınız nasıl da bir bela olup benim gibi rahatsızların üzerine karabasan gibi çöktü!
Artık "yazarlık pozu" bundan ibaret. Bir "yazar" da umumi heladan çıkmış, ellerini kolonyalarken fotoğraf çektirsin ulan! Bir "yazar" da belediye otobüsünün peşinden parmaklarıyla ıslık öttürüp koşarken fotoğraf çektirsin ulan! Bir "yazar" da Ziraat Bankası kuyruğunda dedesinin üç aylığını çekmek için beklerken fotoğraf çektirsin ulan!
Hay sigaranız da batsın o bir parmak olmuş külünüz de...