16 Haziran 2010 Çarşamba

dünya kupası

Dört senelik bekleyişin ardından "48 ayın sultanı"na kavuştuk yine. Güney Afrika 2010 şahane bir şov, rengarenk tribünler ve boru sesi "vu"(vuzela) ile açıldı; Trt Çilegahı'nın küflenmiş spikerleri ve Ömer Üründül'ün eşliğinde kahredici sıkıcılıktaki beraberlik maçları ile devam ediyor. Hiç mühim değil; grup maçları sonrası futbola doyacağız elbet.

Turnuvayı iyi okumak lazım. Hele bizim gibi evinde izleyen ülkeler için. Bu turnuva, katılabilmenin bile onur olduğu bir organizasyon. Tüm dünya katılımcı ülkelerin takımlarını, taraftarlarını izliyor. Bu olimpik ruh ile bakıldığında kupayı kimin kazandığının gerçekten pek önemi yok. Dolayısıyla "Yea Honduras gibi takım var biz yokuz" gibi yorumlar pek sığ duruyor benim gözümde.

Avrupa grupları kuşkusuz eleme gruplarının en çetinleridir her zaman. Grup lideri olmak yada play off' ile son bileti almak için dünyanın en iyi takımlarını geçebilmek gerekiyor. Biz bunu bu sene de yapamadık. Umarım 2014'te başarır ve Brezilya'ya gideriz.

Ha bu arada, kalbim de ruhum da Arjantin ve yaşayan efsaneleri D10S ile...



http://fataliyev.blogspot.com/

Hiç yorum yok: