3 Şubat 2010 Çarşamba

piizci gılgamış


Tarihte birayı bulan ilk uygarlık olan Sümerler`e göre bu tahıl ürünü mucizeyi onlara tanrıça Ninkasi armağan etmiştir. Bu yüzden Sümerler`in tanrılara sundukları armağanların başında bira gelir. Aşağıda internetten çalıp çırptığım bir yazıda Sümer mitolojisinde biranın yeri vurgulanmış. Okuyalım:

"Zamanın yeni başladığını hayal edin, Sümerler’lesiniz.

İnsanlarla tanrılar birlikte, sorunsuz bir yaşama doğru ilerliyorlar. İlk insanlardan biri, Gılgamış, hayatın tadını çıkarmasını bilen bir kişi. Buna karşılık, dağlarda yabani hayvanların büyüttüğü Enkidu bir barbar, vahşi bir yaratık. Aynı zamanda Enkidu, tanrılar tarafından Gılgamış‘a karşı gelsin, onu yensin diye yaratılmış yarı canavar yarı insan bir yaratık.

Enkidu‘nun nasıl biri olduğunu merak eden Gılgamış ona bir fahişe gönderir. Sonuçta fahişe Enkidu‘ya dünya düzenini öğretir. “Enkidu, ekmek ye! Bu, yaşamın koşuludur! Bira iç! Bu, ülkenin göreneğidir!” der ona.

Enkidu, doyuncaya dek ekmek yer. Yedi küp bira içer. İçi açılır, neşe bulur. Yüreğine açıklık gelir, yüzü parlar. Kıllı, pis gövdesini sıvar, Sümer gelenekleri uyarınca kendi kendini yağlar ve insan olur…

Temizlenip paklanarak, ekmek yiyip bira içerek insanlar arasına giren Enkidu ile Gılgamış önce dövüşürler, ardından dost olurlar. İki arkadaş birlikte türlü maceralara atılırlar, canavarları öldürür, giderek güçlerinin doruğuna ulaşırlar. Sümer tanrıçası İştar‘ın gözü bu ikilinin üzerindedir. Gılgamış ise tanrıçayı küçümser. Tanrılara meydan okumanın, insan soyu için büyük bir yanlış olduğunu hemen görürüz.

İştar, Gılgamış ve Enkidu‘yu öldürmek için Gökyüzü Boğasını gönderir. Ama Gılgamış, Enkidu‘nun yardımıyla boğayı boğazlayıp İştar’a seslenir: “Seni elime geçirseydim, seni de böyle yapardım, boğanın bağırsaklarını da koluna asardım.”

Bunun üzerine büyük tanrılar toplanıp bu rezilliğe bir son vermeyi kararlaştırırlar. Tartışmalar sonunda Gılgamış‘ın yaşaması, Enkidu‘nun ise ölmesi çözüm olarak kabul edilir ve karar uygulanır. Böylece ölümsüz dünyada ilk kez bir insan ölmektedir. Tanrılarla insanların yolları artık ayrılmıştır. Gılgamış ebedi hayatı tekrar yakalamak üzere yollara düşer, ama boşunadır. İnsanoğlu için artık ölümden kurtuluş yoktur. Bilgeler ona durumu açıklarlar: “Tanrılar insanlara ölümü verip yaşamı kendi ellerinde tuttular.” Sonra da ebedi hayatın sırrını boş yere aramamasını öğütleyip, nasıl davranması gerektiğini ona şu cümleyle özetlerler: “Ey Gılgamış! Karnın dolu olsun, gece gündüz kendini eğlendir! Her gün şenlik yap! Hora tep, oyna.” Gılgamış da böyle yapar. Tanrı armağanı biranın yardımıyla yaşam sanatını keşfeder…"

http://fataliyev.blogspot.com/

Hiç yorum yok: